Panik atak oldum cümlesini toplum da çok fazla duymaktayız. Burada kastedilen çoğunlukla çabuk heyecanlanma yada olaylara verilen kaygılı tepkilerdir. Gerçek panik atak bu durumdan farklı olarak ani başlayan çok yoğun yaşanan korku ve endişe hali ve bedensel belirtilerle kendini gösterir. İnsanların bir çoğu hayatlarının bir döneminde bir kez panik atak geçirmiş olabilir ve bu durum tekrarlamaz, eğer panik ataklar tekrarlıyorsa ,kaçma kaçınma davranışları ekleniyorsa panik bozukluk tanısı alır. Panik atakları ile başvuran hastalar korkularını genellikle yoğun olarak tanımlarlar ve kontrolü kaybedeceklerini, öleceklerini, kalp krizi geçireceklerini yada delireceklerini düşünmüş olduklarını söylerler.Son yıllarda tehlike ile algıların çevremizde fazla olması ,savaşlar, hastalıklar, ölümler panik bozukluğu olasılığını artırmaktadır. Genel yaygınlık anlamında baktığımızda 100 kişiden 2-3 ünde bu rahatsızlık görülmektedir.
Panik bozukluğu yaşam kalitesini azaltan bir rahatsızlıktır. Evde yalnız kalamama, tek başına dışarı çıkamama , metro, otobüs gibi toplu taşım araçlarına binememe, kapalı alanlarda duramama gibi bir çok kaçma ve kaçınma davranışları gelişebilmektedir. Hastalar ataklar esnasında ve sonrasında çok sık olarak hastanelere başvurmaları nedeniyle ve kendilerine gereksiz tedaviler ve tetkikler uygulanabilmektedir.
Tanı konulduğunda kolaylıkla tedavi edilen bir rahatsızlıktır. Psikiyatriste başvurmak ve ilaç kullanımıyla ilgili ön yargılar ,hastaların psikiyatrik tedavi dışı alanlarda çare aramaları tedavinin gecikmesine , bazı hastalarda kendi kendini rahatlatmak amacıyla alkol bağımlılığı gelişmesine neden olmaktadır. Güvensizlik oluşturan hastalıkta hastanın hekimine güvenmesi, ilaç tedavisinin yanında tedavinin kognitif davranışçı tedavilerle desteklenmesi önemlidir.
Psikiyatri Uzmanı Hayriye Pervin Karakaş