CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI

 

Yapılan çok sayıda çalışmada yaklaşık olarak her üç kişiden birinin cinsel yaşamının bir döneminde en az bir cinsel işlev bozukluğu yaşadığını ortaya koymaktadır .Çeşitli toplum ve kültürlerde benzer sonuçlar çıkmaktadır.Ancak kültürel ve toplumsal etkenlerle ortaya çıkan farklılıklar vardır.Bizim gibi muhafazakar toplumlarda cinselliğin yasaklanması ,temel cinsel eğitimin olmaması ,cinselliğin bir tabu olarak algılanması ve bekaretin önemsenmesi kadınlarda vajinismus ve cinsel istek bozukluklarının erkeklerde ise cinsel istek ve boşalma bozukluklarının daha yüksek oranlarda rastlanmasına neden olmaktadır.Bilinçlenmede medyanın rolü önemlidir.Cinsel sorunların ortaya çıkmasında eğitimsizlik ve bilgisizliğin rolü önemlidir.Okullarda cinsel eğitimin olmaması,cinsel bilgi kaynaklarının yeterince kullanılamaması ,cinsel deneyim eksikliği,toplumun cinselliğe bakışındaki yasaklayıcı ve katı tutumları cinsel sorunların gelişiminde rol oynayabilir.

BENLİK ,KENDİNE SAYGI NEDİR?

 

Benlik her şeyden önce ,kendimize ilişkin inançlarımızın bütünüdür.Önemli özelliklerimiz nelerdir? Nelerde iyiyiz?Nelerde zayıfız?Hangi tür durumları tercih ederiz?Kim olduğumuz hakkında sahip olduğumuz inançların tümüne birden benlik kavramı adı verilir.

Sık sık kim olduğumuza ilişkin açık bir fikrimiz vardır.Fakat başka zamanlar bu konuda kafamız karışıktır.Dış baskılar ve başkalarının değerlendirmeleriyle canımız sıkılabilir.Bu ayrım ,bazen kim olduğumuzdan emin,

EVLİLİKTE DOYUM VE BAĞLANMA

 

İnsanlar genellikle mutlu ve uzun süreli ilişkileri arzularlar.İlişkilerin iki temel yönü vardır ilişkiden duyulan doyum ve ilişkiyi sürdürmeye bağlanma .

Bir bireyin ilişkinin niteliğine ilişkin değerlendirmesine doyum adı verilir.Eğer bir ilişki karlıysa doyumluyuzdur.Diğer bir deyişle ,eğer ilişkinin ödüllleri bedellerin aşarsa doyum var demektir.Bedeller eşimizin giysilerimizi eleştirmesi yada herkesin önünde kötü bir fıkra anlatarak bizi mahcup etmesi gibi nahoş hatırladığımız olaylardır.Bedeller herzaman olumsuzdur.Tersine özveri eşlerin ilişkinin durumunu iyileştirmek için birşey yapmasını içerir.Özveri ilişki uğruna kendi çıkarlarımızı bir tarafa bırakmayı gerektirir ve bedel olarak görülmeyebilir.Eğer bir ilişki umut ve beklentilerimizi karşılıyorsa daha doyumluyuz.Mutsuz çiftlerle karşılaştırıldığında mutlu çiftler ortak etkinliklerde birlikte daha fazla zaman harcamak,daha mizahsal olmak ve birbirlerine sevgi ifadesi olarak daha sık dokunmak eğilimindedirler.Birbirlerine karşı daha az eleştiricidirler,daha az düşmanca davranırlar ve daha az tartışırlar.

ESRAR KULLANIMI

Milyonlarla kişi esrar kullanmaktadır.Uyuşturucu maddeler arasında ilk sıralarda yer alan ve bu önemini yıllarca koruyacağa benzeyen dünyanın en önemli sosyal problemlerinden birisidir.Genellikle arkadaşlar arasında buldukları zaman arada bir yada haftada 4-5 defa kullanırlar.Genelde sigara ile içilir,içki içinde içilerek veya tatlı içinde yenerekte kullanılır.Düzenli olarak esrar kullanan kişilerde sıklıkla fiziksel ve zihinsel uyuşuklukla birlikte duygularda küntleşme gelişir.Düzenli olarak esrar kullanan kişilerde hafif depresyon ,anksiyete yada huzursuzluk görülür.Orta düzey anksiyete yanında panik ataklarına benzeyen şiddetli anksiyete görülebilir.Şüphecilik hezeyan ve halusinasyonların görüldüğü paranoid bulgular olabilir.

STRES VE HASTALIK

 

İyi sağlık alşkanlıkları,küçümsenmeyecek ölçüde yardımcı olmakla birlikte ,hastalık tehdini savuşturmak için tek başına yeterli değildir.Sağlık ve hastalık üzerinde ayrıca stresli yaşam deneyimleri ve insanların bu stresli olaylarla başa çıkma biçimleride etkilidir.Çoğumuzun stresle anımsamak isteyebileceğimizden daha fazla deneyimi vardır.Stres önemli bir sınava gireceğimiz sabah saatinizin alarmının çalışmaması yada önemli bir iş görüşmesine giderken arabanızın çalışmamasıdır.Böyle bir deneyim çoğunlukla fizyolojiktir.Vücudunuz yüksek bir uyarılmışlık içine girer ve daha fazla terlersiniz.Kafanızda tekrar tekrar canlandırdığınız stresli bir olay dışında başka birşeye yogunlaşamazsınız.Çoğumuz bu deneyimlerin sinir bozucu,fakat geçici olduğunu,uzun süreli bir zararın söz konusu olmadğını düşünürüz.Ancak,bugün araştırmalar sonucunda stresin zamanla vücudu yıpratabildiğine ,dolayısıyla hastalıklara daha açık hale gelebildiğine inanılmaktadır.Stresli olaylara tekrar tekrar hedef olma ve stresi izleyen fizyolojik değişiklikleri (kan basıncı ,kan şekeri düzeyi,terleme ve benzerlerinde artışlar) sık sık yaşama fizyolojik sistemi yıpratmaktadır.Bu da ,sırasında kalp hastalığı,yüksek tansiyon ve hatta kanseride içeren değişik bir dizi sağlık sorunu için alt yapıyı oluşturabilmektedir.Stres fizyolojik,biyokimyasal ve davranışların izlendiği olumsuz duygusal deneyimdir.Çoğumuz stresin trafikte sıkışıp kalma,bir sınavdan kötü not alma,bir buluşma için geç kalma gibi belli olaylar sonucunda olduğunu düşünürüzAncak,stres yaşantısında bazı ortak yönlere karşın,aynı olayı herkes stres verici olarak algılamaz.Olaylar stres verici olarak algılanırsa stres vericidirler yoksa değildirler.Belirsizlik ve kontol edilemez olaylar,kişinin uyum göstemesini gerektiren ,değişikliğe gitmesini gerektiren olaylar(örn:eş kaybı) daha fazla stres nedenidir.Çözülemez olaylar çözülebilir olaylardan daha fazla stres vericidir.

SİGARA (NİKOTİN) BAĞIMLILIĞI

 

Nikotinin zararlarının çok iyi bilinmesine ve hakkında oldukça çok yayın yapılmasına rağmen özellikle gelişmekte olan ülkelerde sigara kullanımı artarken sanayileşmiş ülkelerde kullanımı azalmaktadır.Adolesan döneminde bulunanların sigara içme isteği yetişkin hayatın yaşanma arzusudur.Anne veya babası sigara içenlerle sigara içme riski içmeyenlere göre daha çoktur.Bu durumda anne ve baba ile özdeşleşme isteğinden kaynaklanmaktadır.Bunun yanında reklamlarında önemi çoktur.Seksüel özdeşleşme ve kendine güven duygusunu devam ettirmek ihtiyacından sigaraya başvurmaktadır.Ayrıca sigara otoriteye başkaldırışında sembolik ifadesidir.Yasal satışının olması ve kolay ulaşılabilir olunması tüketimini artırmaktadır.

HİSTİRİONİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

 

Histerik çok kullanılan bir tanımlamalıdır.Gösterişli kadınlar çoğunlukla histerik olarak değerlendirilmektedir.Bazende hakaret amaçlı kullanılır.Bu tanımlamalar çoğunlukla yanlıştır,etiketleme eğilimi ile ilişkilidir.

Histirionik kişilik bozukluğu renkli,canlı ,teatral davranış,kolay uyarılabilirlik,dışadönüklük ve duygusal değişkenlikle karakterizedir.Rengarenk kişiliklerinin yanında aşk ve muhabbetlerini uzun süre sürdüremezler.Kadınlarda daha fazla görülmektedir.Çocuklukta yaşanmış örseleyici olaylar bu kişiliğin gelişmesinde önemli olabilmektedir.

Histirionik kişilik bozukluğu gösteren kişiler duygularını dikkat çekmek ,arzuladıkları amaçlarına ulaşmak ,sorumluluktan ve kendilerini rahatsız eden duygulardan kurtulmak için kullanırlar.Duygusal değişkenlik ve maymun iştahlılıkları ile çevresindekileri rahatsız ederler.Huysuzluk ,ağlama,sinir krizleri gibi çevrelerindekileride suçluluk hissettirecek duygular ve davranışlar gösterirler.Yakınlarını bu davranışlarıyla kontrol altına almaya çalışırlar ve isteklerini yapmalarına bu şekilde ikna ederler.Dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinde bağımlılık ve güvensizlik ihtiyaçlarından dolayı sürekli teminat verilmesini isterler.Cinsel davranışları değişkendir.Ayartıcılıklarına rağmen bazen istekli genelde ise soğukturlar.Bu kişilik bozukluğu gösteren kişileri ilgisizlik rahatsız eder.İlgiyi görmediğini düşündüklerinde değersizlik duygularına kapılırlar.Dikkatleri kendilerine çekmeyi isterler,taşkın ,cazibeli tavırlarıyla yeni tanıştıkları insanları etkileyebilirler.Bu kişiler başkalarını etkileyebilmek için fiziksel görünümlerini fazlasıyla kullanırlar.Fiziksel görünümlerine fazla miktarda para ve zaman harcarlar.Bu kişiler çoğunlukla sahnedeymiş gibi davranırlar ,toplumda aşırı duygusal davranışlar gösterebilirler;hıçkırarak ağlama,huysuzluklar yapmak gibi.Yeni heyecanlara şiddetli arzu duyarlar .Çabuk tatmin edilmek isterler.Her işe büyük heyecanla başlarlar ve çabucak bıkkınlık gösterirler.

SOMATİZASYON BOZUKLUĞU

Somatizasyon bozukluğu psikolojik kökenli çoğu somatik belirtilerin görülmesiyle ortaya çıkan bir rahatsızlıktır.Kadınlarda daha fazla sıklıkla görülmektedir.Düşük sosyoekonomik düzey ve kültür düzeyinde daha fazladır.Ailesel yatkınlık vardır.Antisosyal kişilik ve alkol madde kullanımı bu hastalarda sık olarak izlenmektedir.

Genel olarak ergenlik çağında adet sorunları,başağrısı veya karın ağrısı şikayetlerile başlar. Bu hastalığın oluşumunda belirtilerin sürmesinde çevresel etkenlerin önemli bir etken olduğu düşünülmektedir.Öğrenme önemlidir.Bu hastaların çocukluk yıllarından beri sorunlu bir yaşantıları olabilir.Evde sürekli evlilik sorunları ve kavgalar vardır.Anne babada alkol ve ilaç kötüye kullanımı sıktır.Sorunlarını somatik belirtilerle ifade etme eğilimindedirler.İnsan ilişklerinde sorun yaşadıklarında somatizasyon eğilimleri artabilir.

ÇİFT İLİŞKİSİNDE BEN VE BİZ OLMAK

 

 

Uzun vadeli bir ilişkiyi yürütebilmek zor iştir,çünkü bireyselikle (ben) birliktelik (biz) arasında ince bir denge kurmayı gerektirir.Bir taraftan,ayrı ve bağımsız bireyler olmak isteriz;diğer taraftan ,başka biriyle yakınlık ve bağlantı,ya da bir aile veya gruba ait olma duygusu peşinde koşarız.Çift ,iki yönden birinde dengeyi yitirdiğinde ,sorun doğar.

İlişkide yeterince biz yoksa duygusal boşanma olabilir.İki insan ,kişisel duygu ya da deneyimlerin paylaşılmadığı,boş kabuğa dönüşmüş bir evliliğin içinde,birbirlerinden soyutlanıp yalnız kalırlar.İlişkide kavga belki az yaşanır,ama yakınlık da o denli azdır.

START TYPING AND PRESS ENTER TO SEARCH