Cinsel işlev bozuklukları

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI

Kadın Cinsel İşlev Bozuklukları
Vajinismus: Vajinismus vajınanın dış 1/3 ‘ündeki kasların  istemsiz kasılmasıdır ki, bu penisin girişine ve cinsel ilişkiye engel olur.Bu yanıt jinekolojik muayene sırasında,spekulum vaginaya yerleştirilmeye çalışırken de oluşabilir.Vaginismusu olan kadınlar bilinçli olarak ilişkiye girmek isterler ama bilinç dışı olarak penisin vücuda girmesini engellemek isterler.Bazı kadınlarda ilk cinsel ilişki sırasında ağrı veya ağrı beklentisinin olması vaginismusa neden olur.Vaginismusun tedavisi eşlerin birlikte devam ettikleri cinsel terapiyle dir.Kızlık zarı operasyonları,hipnoz,ilaçlar,alkol alımı gibi yöntemlerin vaginismus tedavisinde  yeri olamadığı gibi hastalığın seyrini kötüleştirir.

Disparoni:Disparoni hem erkekte hem de kadında cinsel ilişkiden önce,ilişki sırasında veya sonra görülen yineleyici veya sürekli genital ağrıdır.Kadınlarda erkeklerden daha sık görülen disparoni vaginismusla ilişkilidir ve sıklıkla birlikte görülürler.

Kadında Orgazm Bozukluğu:Kadında orgazm bozukluğu kadında orgazmın sürekli veya yineleyici olarak olmaması şeklinde tanımlanır.Cinsel uyarılma evresinden sonra yineleyici olarak orgazmın gecikmesi ve olmamasıyla kendini gösterir.Bu kadının koitus veya masturbasyonla orgazm olamamasıdır.

Erkek Cinsel İşlev Bozuklukları

Premature  ejekulasyon  (Erken Boşalma) :Erken boşalması olan erkekler sürekli ve tekrarlayıcı olarak,isteğinden önce orgazm ve boşalmaya ulaşırlar.Klinisyenin yaş,cinsel partnerin yeni olması ve cinsel birleşme sıklığı ve süresi gibi uyarılma fazını süresini etkileyen etkenleri dikkate alması gerekir.Cinsel işlev bozukluğu nedeniyle tedavi gören erkeklerin %35-40’ında başlıca yakınma erken boşalmadır.Stresli bir evlilik bozukluğu şiddetlendirebilir.

Erektil Disfonksiyon  (Sertleşme Güçlüğü/Empotans):Yaşam boyu sertleşme güçlüğü olan erkek de vaginal giriş için yeterli sertleşme hiçbir zaman olamamıştır.Edinsel sertleşme güçlüğü  (erektil disfonksiyon) olan erkek ise cinsel yaşamının herhangi bir döneminde vaginal giriş yaşamıştır ,fakat daha sonra bu ortadan kalkmıştır.Cinsel bozukluk nedeniyle tedavi gören erkeklerin %50 sinde yakınma olarak empotans (sertleşme güçlüğü )  vardır.Nedenleri organik ve psikolojik ikisinin kombinasyonu olabilir,fakat sıklıkla psikolojiktir.Eğer bir erkek,ilişkiye girmeyi düşünmediği zamanlarda sabah ereksiyonları veya masturbasyon yaptığında veya her zaman ki partnerinin dışında biriyle birlikte olduğunda spontan ereksiyonlar bildiriyorsa empotansın  (sertleşme güçlüğünün) organik nedenleri dışlanabilir.Empotans(sertleşme güçlüğü) partnerler arasındaki problemleri yansıtabilir.Ayrca her cinsel birleşmeden önce artan derecede anksiyöz olan erkekte empotans  (sertleşme güçlüğü) epizotları gelişir.

Psikotik Bozukluklar

Şizofreni:Şizofreni işlevselliğin önemli derecede bozulduğu,duygu,düşünce ve davranış bozukluklarının görüldüğü psikotik semptomlarla belirli bir bozukluktur.Bozukluk kroniktir (süregen) ve genellikle :(1) prodromal dönem (2)sanrı veya varsanılar yada herikisinin olduğu aktif dönem ve (3) bozukluğun remisyonda olduğu rezidüel dönemleri vardır.

Belirtileri:İşlevsellikte bozulma,anormal düşünce içeriği,mantık dışı düşünce içeriği,algı bozukluğu,duygulanım değişikliği,kendilik duygusunda bozulma,irade değişikliği,kişilerarası işlevsellikte bozulma.

Tedavi:Şizofrenik hastanın klinik tedavisi hastaneye yatış,antipsikotik tedavi ve davranış,aile,grup,bireysel,sosyal becerileri geliştirme ve rehabilitasyon terapileri gibi psikososyal tedavileri içerebilir.

Sanrısal bozukluk:En az bir ay süren,garip olmayan sanrılarla (yani,gerçek yaşamda görülebilecek türden;izleniyor,zehirleniyor,hastalık bulaştırıyor,uzaktan seviliyor,eşi yada sevgilisi tarafından aldatılıyor olma yada bir hastalığı olma gibi) seyreden bir hastalıktır.

Tedavi:Hastalar şüphelerinden dolayı tedaviyi reddetme eğilimindedir.Tedavide anti psikotikler ,depresyon mevcudiyetinde antidepresanlarda birlikte kullanılabilir.

Şizoaffektif bozukluk:Birbirinden ayrı olarak tanı konulamayan şizofreni ve duygudurum bozukluğu bulgularının birlikte olduğu bozukluktur.

Bağımlılıklar

Madde,kötüye kullanım (suistimal) ve bağımlılığa yol açabilecek,değişik yollarla alınabilen,duygudurum,algılama,bilişsel işlevler ve diğer beyin işlevlerinde değişiklik yaratan her türlü kimyasal madde olarak tanımlanabilir.Bağımlılık yapıcı esrar,eroin,kokain gibi reçeteyle verilemeyen yasadışı maddeler;amfetamin,benzodiazepinler ve opioid analjezikler yasal düzenlemeler çerçevesinde reçete ile verilen ilaçlar yada yasal denetimlere tabi olmayan veya satışlarında kısmi yasal düzenlemeler olan uçucular,tütün ve alkol gibi maddelerdir.Alkol ve madde kullanımı ile ilişkili bozukluklar,toplumlar için giderek artan bir sorun halini almaktadır.Alkol/madde kullanımı için motivasyonlar çeşitlidir;stresi azaltma ,sosyal ödüllendirme sağlama,cinsel tatmin veya performansı artırma,ait olma hissini kuvvetlendirme yada zevk alma gibi.Mantık ne olursa olsun bu durum kolaylıkla kötüye kullanım yada bağımlılığa ilerleyebilir.Bağımlılığın tedavisi uzun,güç ve pahalıdır.

Sigara Bağımlılığı:
Sigara içerdiği 4000’den fazla zararlı madde ile insan sağlığında ciddi bozulmalara yol açar.Nikotin sigarada bulunan bağımlılıktan sorumlu ana maddedir.Sigara bağımlılarının 3/4’ü sigarayı bırakmak istemektedir.1/3’ünün ise en az 3 ciddi bırakma girişimi olmuştur.Sigarayı kendi başına bırakabilme oranı %4 iken,bu oran profesyonel yardım aracılığı ile %45’lere kadar yükselebilmektedir.Genellikle ergenlik çağlarına özenti,gösteriş,taklit,büyüme veya özgürlük ifadesi olarak başlanan sigara,dumanının akciğerlere çekilmeye başlamasıyla bağımlılığa yol açar.Ülkemizde sigaraya bağlı hastalıklardan ölen kişi sayısı trafik kazalarından ölenlere oranla10 kat fazla olduğu gözönüne alınırsa ,sigara bağımlılığı ile mücadelenin gerekliği daha net anlaşılacaktır.
Sigaraya bağlı yoksunluk belirtileri son sigaradan 12 saat sonra başlar ve birkaç saat içinde pik yapar ve birkaç hafta devam eder.Yoğun tütün kullanma isteği,anksiyete,aşırı uyarılmışlık,huzursuzluk,konsantrasyon güçlüğü,azalmış kalp atımı ve artmış iştah sigarayı bırakan kişilerin üçte ikisinde gözlenmiştir.Yoğun rüya görme ve uyku düzensizlikleri sıktır.
Tedavi:Motivasyonu artırma,nikotin bantı,bupropion(zyban),Vareniklin(champix) kullanılan tedavilerdir.

Alkol Bağımlılığı:
Alkol bağımlılığı beden ve ruh sağlığını,aile sosyal ve iş uyumunu bozacak derecede fazla ve tekrarlayıcı biçimde alkollü içki içme,alkol alma isteğini ve davranışını kontrol edememe ve durduramama ile belirli bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır.Alkol kullanımı trafik kazalarına ,alkolle ilişkili kaza ve ölümlere,doğum anomalilerine,şiddete,suç işlemeye,ailelerin parçalanmasın ve iş kayıplarına yol açabilmektedir.Alkolün olumsuz sonuçları sadece içenleri değil,eşlerini,çocuklarını,arkadaşlarını,işvrenlerini ve aynı zamanda çevredeki yaşayanları da etkilemektedir.
Alkol kullanımının oluşturduğu tıbbi komplikasyonlar ise ;travma,alkol halusinozisi,alkol yoksunluğu,epileptik nöbet,alkol yoksunluk deliryumu,wernicke ensefalopatisi,korsakoff sendromu ve demans,alkole bağlı demans’dır.
Tedavi:Hastanın benlik gücü,yaşam zorlukları ile başetme yeteneği,uyum yetileri değerlendirerek uygun bir psikoterapötik yöntem seçilebilir.Bu dönemin asıl amacı hastanın alkol dönüşünü engellemeye çalışma,alkolüz yeni yaşama uyum sağlama,bu süreç içindeki güçlüklerle başedebilmesine yardımcı olmaktır.
İlaç tedavileri;alkol kullanımına bağlı olarak gelişmiş depresyon,anksiyete yada uyku bozuklukları gibi durumlarda antidepresan,anksiyolitik,hipnotik ilaçlar duruma göre kullanılabilir.Benzodiazepin grubu ilaçların alkolle çapraz direnç artımı ve bağımlılık yapıcı  özellikleri nedeniyle uzun süre kullanımları önerilmez.Alkolden uzaklaştırıcı ,bırakmaya yardımcı olarak disülfiram(antabus) kullanılabilir.Alkolle birlikte alındığında öldürücü sonuçlar doğurabilir.Naltrekson (ethylex) alkole  bağlı öforiyi,cravingi ve alkol içilen gün sayısını azaltır. Akamprosat (campral )  tedavisinin içme sıklığını ve relapsı azaltmada etkin  olduğu gösterilmiştir.Akamprostadın bir etkiside alkolizm için önemli kriterlerden sayılan GGT(gama-glutamil transferaz düzeylerini anlamlı olarak düşürmesidir.Nalmefen(selincro 18mg) alkol tüketimini azaltmak amacıyla kullanılır.Selincro beyindeki alkol almaya iten dürtülere neden olan düzenekleri etkileyerek alkol tüketimini azaltır.
Uyuşturucu  Madde Bağımlılığı:
Psikoaktif madde bağımlılığı dünyanın gelişmiş,gelişmemiş birçok ülkesinde önemli toplumsal,ekonomik ve sağlık sorunları oluşturmaktır.Esrar,opium ve türevleri,kokain,benzodiazepinler,amfetaminlar gibi uyarıcılar bunlar arasında  sayılmaktadır.
Eroin :Morfinden 2.5 defa daha güçlü analjezik etkiye sahiptir.Bağımlılık yapma potansiyeli morfinden daha güçlüdür 1-2 defa kullanılmakla bağımlılık gelişir.Eroin buruna çekilmek süretiyle,damar yolu veya  cilt altına ,dumanın burun yoluyla çekilmesi süretiyle kullanılır.Damar yoluyla kullaması abse,enfeksiyöz endokardit,enjektörünü paylaşma ile hepatit veya HIV bulaşması sinir zedelenmeleri,yüksek dozda ölüme neden olur.Burun yoluyla kullananlarda nazal mukozada irritasyonlar gelişir.
Kokain:Kokainin oldukça ağır öforik etkileri vardır ve buna maruz kalan kişiler çok kısa süreyle kokain kullandıktan sonra bağımlılık gelişebilir.Kısa yarı ömrü nedeniyle “uçma duygusunu”sürdürmek için sık kullanmaya ihtiyaç duyulur.Kronik kullanımda paranoid düşünceler,saldırgan davranışlar,anksiyete,depresyon ve kilo kaybı gibi mental yada fiziksel komplikasyonlar sıktır.
Esrar (Cannabis):Esrar dünyada en yaygın kullanılan maddedir.Esrar özellikle ergenlik döneminde en çok denenen maddedir.En yaygın kullanım şekli elde yapılmış sigara içine yerleştirilerek sigara içmek süretiyle olur.Esrar entoksikasyonunda disinhibisyon,öfori.iştah artması,ağız kuruluğu,taşikardi.muhakeme bozukluğu,depersonalizasyon,paranoid düşünce,anksiyete,panik ataklar,yönelim bozukluğu,depresyon ve intihar düşünceleri görülebilir.Esrar kullananlarda dikkat bozukluğu,bellek bozukluğu,motor becerilerde bozulma,reaksiyon zamanında uzama,beceri isteyen aktivitelerde bozulma,motorlu araç ve makine kullanımında bozulma olabilir.Esrar ,yasadışı diğer  maddelere geçiş sağlayabilir.Psikoz gelişebilir ve kalıcı olabilir,var olan psikotik bozukluğu alevlendirebilir.
Esrar kullanımının tıbbi komplikasyonları şunlardır:
-Sperm üretiminde azalma
-Kadınlarda hormon dengesinde bozulma
-Bağışıklık sisteminde bozulma
-Vücut direncinin enfeksiyonlara karşı azalması
-Öksürme,balgam,kronik bronşit,astım
-Akciğer dokusunda bozukluklar
-Akciğer kanseri
-Ağız içi.gırtlak ve yeme borusunda kanser riskinde atış
-Kansızlık
-İskemik felç
-Erken ölüm riskinde artma
Sentetik kannabionid (bonzai):Ülkemizde kullanımının hızla artmakta olduğu bu uyarıcı madde üretiminde kullanılan bonzai ağacının yaprakları nedeniyle bonzai adını almıştır.En önemli husus burda başka bir maddeninde yapraklarınında kullanılabiliyor olmasıdır.
Yapılan araştırmalarda şuana dek sentetik kannabionidlerin gerçek kendi özellikleri nedeniyle ölüme neden olacak bir toksik etkiye sahip olmadığı bildirilmiştir.Ancak yeni çıkan versiyonları ile ölüm vakaları bildirilmektedir.Bağımlının kullandığı maddedeki etken maddenin homojen olarak dağılmamış olması olması sebebi ile yüksek dozda aldığı ve bunun da vücutta ani ve büyük tahribata neden olmaktadır.Şu ana kadar net olarak yan etkileri olarak rapor edilen rahatsızlar
-Aşırı stres,bunalım,çalkantı
-Hipertansiyon nöbetleri
-Hypokalemia (düşük potasyum düzeyi)
Esrar daki yüksek doz etkileri göstermesine rağmen çok daha tehlikelidir.Psikoza neden olabilir,akut böbrek yetmezliği vakaları bildirilmiştir.

Bağımlılık olarak kabul edilen diğer durumlar da (Alışveriş, Yeme, Seks Bağımlılığı gibi) gerekli görülürse uygun ilaç tedavisi ve bunun yanı sıra psikoterapiden yarar gören durumlardır.

Demans (Bunama)

Yaşa bağlı tıbbi durumlar arasında (hastalık ve ölüme neden olma ,aile üyeleri ve topluma etki bakımından) en sık ve en önemlisi bilişsel değişikliklerdir.

Alzheimer hastalığı:Normal yaşlanmada ve ilerleyici Alzheimer hastalığında bir devamlılık içinde bilişsel değişiklikler ortaya çıkar.Bu evreler;

1-Normal:Bilişsel eksiklik bulgusu yoktur.65 yaş üzeri kişilerin yaklaşık  %20’inde.

2-Yaşa göre normal:65 yaş üzerindeki birçok kişi,önceki 5-10 yılda olanlara ek olarak isimleri hatırlayamama ,nesneleri koydukları yerleri bulamama gibi öznel semptomlar gösterirler.Seyre ilişkin yeni bilgiler yaşla ilişkili bellek azalması semptomlarının ileri yaşlardaki  bozulmanın öncülü olmadığına işaret etmektedir.

3-Yeni başlamış,uyumlu Alzheimer hastalığı:Çok küçük bozukluklar çeşitli şekillerde görülür.Örneğin,hasta fazla tanımadığı bir bölgede yolculuk yaparken beklenmedik bir şekilde kaybolabilir;istekli olduğu bir işte azalmış bir başarı göstermesi çalışma arkadaşlarınca belirtilebilir;kelime ve isim bulma konusunda belirgin bir biçimde zorlanabilir;yoğunlaşma güçlükleri klinik testlerle ve aile üyelerince doğrulanabilir ve açık şekilde ne söylediğini unutur ve birinin tekrarlaması gerekebilir.

4-Hafif derecede Alzheimer hastalığı:Yoğunlaşma,bellek,yönelim ve işlevsel kapasitede belirgindir.Eş hastanın çek defterini idare edemediğini,hesap ve kiraları gerektiği şekilde ödemeyi unuttuğu,yemek hazırlamada zorlandığını ve sosyal ve mesleki karmaşık görevleri kontrol etme yeteneğinde güçlükler gösterdiğini belirtir.

5-Orta derecede Alzheimer hastalığı:Karşılaşılan güçlükler hastanın yardım almadan yaşamını sürdürmesini önleyecek derecede fazladır.Bu evredeki hastalar yaşamları hakkında önemli konuları hatırlayamazlar,örn..,oturdukları adresi,bitirdikleri okulun adı,başkanın adı gibi.Bulundukları yılı hatırlamazlar ve yoğunlaşma ve hesaplamada önemli güçlük çekerler.Günlük yaşamın karmaşık etkinliklerini idare etmedeki yetersizliğe ek olarak,hastalar genellikle mevsime ve duruma uygun giyinmekte güçlük çekerler.

6-Orta derecede şiddetli Alzheimer hastalığı:Karşılaşılan güçlükler günlük yaşamın etkinliklerinde yardım gerektirecek düzeydedir.Eşlerinin adını arasıra unutabilirler,oturdukları yeri cadde şehir vb kısımlarını anımsarlar.Genellikle bitirdikleri okulu anımsamazlar,fakat yaşamlarının erken dönemlerini anımsayabilirler.Emosyonel ve davranışsal belirtiler belirgin ve rahatsız edicidir.Ajitasyon,öfke ve uyku bozuklukları fiziksel şiddet kullanma ve olumsuz davranışlar,bu düzeyde hastalığın tedavi gerektiren semptomlarıdır.

7-Ağır düzey Alzheimer hastalığı:Günlük etkinliklerde  sürekli yardıma gereksinim duyar.Konuşma yetisi bu evrenin erken döneminde ciddi olarak sınırlanmıştır ve sonunda kaybolur.Hareket ve motor yeteneklerde ortadan kalkar.Hareket yeteneği kaybolduğunda genelde yaşamlarını sürdüremezler.
Tedavi:Günlük yaşam aktivitelerini azaltan unutkanlık ve işlev kayıplarını durdurmaya yönelik bir tedavi uygulanır.Hastalığın oluşmasında önemli olan asetil kolin eksikliği için asetil kolinesteraz inhibitörleri kullanılır.Hastalığa eşlik eden uyku,davranış problemleri, beslenme sorunları gibi  psikiyatrik sorunlarının tedavisinde antidepresanlar,antipsikotikler,benzodiazepinler vb ilaçlar kullanılabir.Bakım verenin bilgilenmesi ve desteklenmeside tedavide önemlidir.

Vasküler demans:Vasküler demansın çok sayıda beyin bölgesinde değişen büyüklükteki enfaktlar sonucunda oluştuğu düşünülmektedir.Kardiyak aritmi,hipertansiyon gibi beyin enfaktıyla ilişkili durumlar vasküler demansa yatkınlığı artırır.Vasküler demansta konuşma ve yürüme bozuklukları çeşitli safhalarda görülebilirken,demansın hızı ve ölüm zamanı Alzheimer hastalığına ve karışık tip demansa göre daha hızlıdır.İnmeye bağlı demansta karakteristik duygusal değişiklikler ortaya çıkar.Altta yatan nedenine  yönelik tedavisi inmeyi önlemektir.

Duygudurum Bozuklukları

DEPRESYON
Her yaşta görülebilen.ancak orta yaşlarda ve özellikle 40-50 yaşları arasında daha sık izlenen bir hastalıktır.Kadınlarda erkeklere göre iki misli fazla rastlanır.Kadınlarda depresyonun erkeklere göre iki kat fazla olaması erkeklerin belirtilerini alkol kullanımı yada değişik eyleme vurum davranışları şeklinde ifade etmesi,kadınların bu olanakları kullanamamaları,aynı stres etkeni karşısında daha yoğun belirtiler göstermeleri biçiminde açıklanmaktadır.Diğer önemli bir açıklama da hormonal nedenler ve geleneksel kadın rolü ile l
ilgilidir.Evlilik kadınlar da depresyon için dezavantaj oluşturmaktadır.Bekar bir kadın bekar bir erkeğe göre daha az depresyon belirtileri göstermektedir.
Depresyon olgularında son 6 ay içinde işsiz kalma oranı depresyon olmayanlara göre 3 kat fazla bulunmaktadır.İşsizlik bir risk etkeni olabileceği gibi depresyon, işte verimliliğin azalmasının  da nedenidir.
Depresyonun nedenleri;
Monoamin kuramına göre;depresyon olgularında sertonin,norepinefrin ve dopamin azalmıştır veya bu reseptörlerde sayı ve duyarlılık artışı vardır
Hormonal;depresyon olgularında kortizol hipersekresyonu vardır,salgının diürinal varyasyonuda kaybolmuştur.Büyüme hormonu ve prolaktin salgısı azalmıştır,TRH ya TSH yanıtı azalmıştır.LH  azalmıştır.Cinsiyet hormonları da duygudurumu etkilemektedir.Örn ;testesteron cinsel uyarılma yanında enerji düzeyi ve duygudurumu yakından etkiler.
İmmunolojik;depresyonda bağışıklık sistemi bozulur.
Genetik;depresyonda ailesel yatkınlık görülür
Dinamik,bilişsel,öğrenilmiş çaresizlik,kişilik yapısı diğer nedenler arasında sayılabilir.
Depresyonda klinik görünüm:
Çökkün duygudurum;yaşamaktan zevk alamama,karamsarlık,kendini kederli ve elemli hissetme,moral bozukluğu,umutsuzluk,mutsuzluk,hüzün ve kendini boşlukta hissetme duygusu,sıkıntı ve kötümser düşüncelerle karakterize olup ,devamlılık gösteren bir durumdur.Hastaların büyük kısmı kendilerini sabahları daha kötü hissederler.Sabahları yataktan adeta kazınıyormuşcasına ve de zoraki kalkabilir ve yeni güne de çok zor başlayabilirler.
İlgi azlığı ve anhedoni;hasta daha önce çevresine ve işine  gösterdiği ilgiyi gösteremez,daha önce yapmaktan zevk aldığı etkinliklerden zevk alamaz hale gelir.
Umutsuzluk,kötümserlik, benlik saygısında düşme ve suçluluk duyguları intihar düşünce ve eylemlerini uyarırSıklıkla  iştah ve kilo kaybı görülmekle birlikte,iştah artışı ve kilo alma ,uykuda artma belirtileri gösteren bir alt grubuda vardır.
Uyku bozukluğu depresyonun sık rastlanılan bir belirtisidir.Uyku bozukluğu uykuya dalma ,uykuyu sürdürmede güçlük,sabahları erken uyanma şeklinde olabilir.
Psikomotor etkinlikte azalma letarji ve yorgunluk görülebilir.
Anksiyete sık olarak depresyona eşlik eder.Depresyon olgularında anksiyete varlığı tedaviyi zorlaştıran bir durumdur.
İrritabilite de önemli bir depresyon belirtilerindendir.Hastalar küçük uyaranlara herzamankine göre daha  fazla tepki vermeye başlarlar Bunu sıklıkla tahammülsüzlükle ve sinirlilikle açıklarlar.
Düşünce yavaşlamıştır,dikkat uzamı azalmıştır işlerini tamamlayamazlar.
Somatik yakınmalar;gastrointestinal bozukluklar ,başağrısı,sırt ağrısı ,idrar güçlükleri sıktır.
Tedavi:
İlaç tedavileri;SSRI’lar,trisiklik anti depresanlar,SNRI ‘lar,antipsikotikler,duygudurum dengeleyiciler
Psikoterapi;Kişiler arası terapi,davranış terapileri,bilişsel terapi,dinamik psikoterapi,destekleyici psikoterapi,aile terapisi.
Dirençli olgularda EKT uygulanabilir.
DİSTİMİ
Distimik bozukluğun temel özelliği süregen seyreden depresif duygudurumu,enerji azlığı,kötümser düşüncelerdir.Belirtiler en az 2 yıl sürelik zamanda ve hergün yaklaşık  gün boyunca sürmelidir.Çocuklarda ve ergenlerde gerekli olan minimum süre ise bir yıldır ve depresif duygudurum yerine irridabilite izlenir.Kadınlarda 2-3 kat daha fazla bulunmaktadır.Belirtiler genellikle ergenlik döneminde veya erken erişkinlik çağında başlar.Başlangıçta kendini okul performansında düşme şeklinde gösterir.Sosyal geri çekilme ,utangaçlık,irritabilite,hostilite ve ebeveynlerle çatışmalar sık izlenen belirtilerdir.
Uzun süre yetersizlik,kendisi ile  ilgili  olumsuz düşünceler,düşüncelerini olumsuz  bir şekilde ifade  etme,tedavi amaçlı yaklaşımlara direnme gibi belirtiler bulunur.Genel bir ilgi azlığı ve günlük etkinliklerden zevk alamama gibi depresyon belirtileri sık olarak izlenir.Güvensiz,isteyici,yakınmacıdırlar.Obsesyonel eğilimleri sıktır.Bu eğilimlere bağlı olarak sosyal yaşamı kısıtlanır.Alkol ve madde kullanımı sıktır.Uyku bozuklukları,süregen yorgunluk,hipotiroidi ve somatoform bozukluklar genel topluma göre distimik bozukluklarda sıktır.
Tedavide ilaçların yanı sıra psikoterapi önerilmektedir.
BİPOLAR  AFFEKTİF BOZUKLUK

Bipolar bozukluk (iki uçlu bozukluk ya da daha önceki ismi ile “psikoz manyak depresif”) belli bir düzen olmaksızın tekrarlayan depresif,manik ya da her ikisini  de kapsayan karma epizodlarla giden ve bu epizodlar arasında kişinin tamamen sağlıklı duygu durumu haline dönebildiği kronik seyirli ve epizodlarla seyreden bir duygulanım bozukluğunu tanımlar.Bipolar bozukluk genellikle 20-30 yaşları arasında başlar.Kadın ve erkekte eşit oranda görülür.
Nedenleri:
Genetik etkenler:Bipolar hastalarla yapılan aile çalışmaları ,hastalığın genetik temelleri olduğunu düşündürmektedir.Bipolar bozukluğu olan kişilerin 1.derecede akrabalarında bipolar bozukluk riski %4,5 tur.
Nörotransmitter çalışmaları:,Dopaminerjik işlev artışı ve adrenerjik-kolinerjik sistem arasında denge bozukluğu mani oluşumunda önemli olabilir.

Belirti ve bulgular:Manik dönemin temel niteliği yükselmiş,kabarmış veya irritabl duygudurumun olmasıdır.Hafif manik olgular öfori,enkoheran düşünce,büyüklük düşün,fikir uçuşmaları ,konuşma ve fiziksel etkinlikte artış,basınçlı konuşma,uyku gereksinimde azalma gösterirler.
Aktivite artışı sıklıkla rasgele cinsel eyleme girme ,politikaya girme,dini uğraşlar şeklinde kendini gösterebilir.Sık olarak alkol ve madde kötüye kullanımı gösterrirler.Aşırı alışveriş olasıdır.Sonuçlarını düşünmeden tehlikeli işlere girebilirler.Garip ve gösterişli makyaj yapar.
Ağır manik olgularda atakla sınırlı olmak üzere şizofreniye benzer belirtiler olabilir.Depresif dönemlerde çökkünlük,intihar düşünceleri hareketlerde yavaşlama,anksiyete,uyku düzensizlikleri görülebilir.
Tedavi:Duygudurum dengeleyiciler;lityum,valproat,karbamazepin,lamotrijine
Antipsikotikler,benzodiazepin ve depresif dönemlerde antidepresanlar.
EKT
SİKLOTİMİ
Bu bozuklukta çok sayıda hipomanik dönemler ile çok sayıda depresif duygudurum ve ilgi kaybı dönemleri olur.Ancak bu belirtiler süre ve şiddet yönünden depresyona ve maniye benzemez.Hipomanik dönemde düzensiz biçimde enerji  artışı,letarji,optimizm,pesimizm,uyku sorunları,şakacılık,aşırı ilgi,kendini beğenme    gibi sorunlar gözlenir.Evlilik,ev yada iş sorunları sıktır.Aralıklı olarak alkol ve madde kullanım bozukluğu gösterirler.Hastaların yaşantıları düzensiz aktivitelerle dolu olabilir.Bulunduğu ve yaşadığı yeri sık sık değiştirme,bulunduğu işe ilgisini çabucak kaybetme,iş değiştirme,doyum sağlayamama  izlenir.
Çoğunlukla geç ergenlik döneminde başlar.Bu olgularda sıklıkla çocukluk döneminde hiperaktivite izlenir.
Tedavi:Duygudurum dengeleyiciler,depresif dönemlerde antidepresanlar duygudurum dengeleyicilere eklenebilir.

Anksiyete Bozuklukları

PANİK BOZUKLUĞU

Panik bozukluğu spontan panik ataklarla ortaya çıkan ve agorafobinin eşlik edebileceği bir hastalıktır (açık alanlarda bulunmaktan,ev dışında tek başına olmaktan veya kalabalıkta olmaktan korkma ).Agorafobi tek başına da görülebilse de genellikle hastalarda beraberinde panik ataklar bulunur.Agorafobi beklenti anksiyetesi,panik,çaresizlik veya utanma hisleriyle belirlidir.Agorafobikler eve mahkum hale gelebilirler ve evden hiç çıkmazlar veya dışarıya birisiyle çıkarlar.

Panik atağın belirtileri :
Gögüs ağrısı,gögüste sıkışma

Çarpıntı,kalbin kuvvetli çarpması.

Terleme

Soluğun kesilmesi

Başdönmesi, sersemlik,  düşecek ya da        bayılacak gibi olma

Uyuşma ya da karıncalanma

Üşüme, ürperme ya da ateş basması ,

Bulantı ya da karın ağrısı

Titreme ya da sarsılma

Kendini ya da çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme

Kontrolünü kaybetme ya da çıldırma korkusu

Ölüm korkusu
Panik atakta bu belirtilerden en az 4 tanesi bulunur.

Panik bozukluğu belirtileri:Hastalık beklenmedik bir anda kendiliğinden birdenbire ortaya çıkan ,kişide korku ve huzursuzluk yaratan panik nöbetleriyle seyreder.Hastanın yaşadığı korku ve endişe ve özellikle tehlikede olduğu algısı kişinin o ortamdan kaçmasına ve kaçınmasına neden olur.Bazı panikli hastalar kendileriyle ilgili yabancılık yada gerçek dışılık duyguları ile,zaman zaman bedenlerinden ayrılıyor ve bunları sanki dışardan gözlüyorlarmış gibi yaşantılarıda tanımlarlar.Bu korku ve endişe hali kişilerde işlevsellikte ciddi azalmalara neden olabilir.Sık hastane ve acil başvuruları,evden çıkamama,yalnız başına bir yere gidememe,toplu taşım araçlarına binememe,kapalı alanlarda(asansör,market,sinema,cami vb) duramama gibi davranışlar gelişebilir.Kaçtığı ve kaçındığı ortamlara girmesi durumunda da panik atak geçirebilirler.
Panik bozukluğu ruhsal bir hastalıktır,ölüme neden olmaz,herhangi bir beyin,kalp hastalığı,akıl hastalığı değildir,tedavi edilebilen bir hastalıktır.
Tedavisinde anti depresanlar,anksiyolitikler ve kognitif davranışcı terapi kullanılabilir.

Yaygın anksiyete bozukluğu:Yaygın anksiyete bozukluğunda. en az 6 ay boyunca devam eden bir takım olaylar yada aktiviteler  konusunda yoğun anksiyete ve endişe duyma hali görülür,kişi bu endişeyi kontrol etmekte güçlük çeker.Anksiyete ve endişe aşağıdakilerden üçü ile birlikte görülür.
Huzursuzluk yada kendini tetikte hissetme
Çabuk yorulma
Konsantrasyon güçlüğü
İrritabilite
Kas gerginliği
Uyku bozukluğu

Özgül fobi:Bir nesneden(örn:atlar)veya belli durumlardan (örn:yükseklik) mantık dışı korku ve bunlardan kaçınmadır.

Sosyal fobi:Toplumsal durumlardan mantık dışı korkudur (örn toplulukta konuşma).Kişi kaygı duyduğu ortamlardan kaçınır yada kaçar.Kişi utanç duyacağı yada küçük düşeceği davranışlarda bulunmaktan korkar.Korkulan sosyal durumla karşılaşma herzaman anksiyete yaratır ki ,bu esnada anksiyetenin fiziksel belirtileri kızarma,terleme,titreme vb belirtiler ortaya çıkabilir.

Obsesif kompulsif bozukluk:Yineleyici,istenmeyen fikirler,dürtüler,düşünceler
(obsesyon) veya davranış örüntüleridir(kompulsiyon),benliğe yabancıdır ve direnilirse anksiyete meydana gelir.

Tipleri:
Kirlenme obsesyonu ve yıkanma kompulsiyonu:Hastada kendisi,giysileri yada yaşadığı ortam ile ilgili kirlenme düşünceleri mevcuttur.Bu nedenle kir,mikrop,dışkı,idrar,meni,toz gibi her türlü şeyden kirlenebileceği endişesiyle korkulur,bunlardan iğrenilir,tiksinir ve bunlardan kaçınma davranışları geliştirir.Sonuçta yıkanma kompulsiyonları geliştirilerek,kirlenme duygusunun yarattığı sıkıntıya karşı koymaya çalışılır.

Şüphe,sayma ve kontrol etme obsesyon ve kompulsiyonu:Hasta aslında yaptığı şeyden şüphe ve korku duyar.Bunun sebebi yaptıkları konusunda kendine güvenmemesi vede unuttuğu takdirde olabilecek kötü şeylerle ilgili yaşayacağı olası suçluluk duygularıdır.İşte bu şüphelerden doğan gerilimi azaltma yada ortadan kaldırmak amacıyla kontrol etme kompulsiyonları devreye girmeye başlar.
Saldırganlık,dini ve cinsel konular içeren obsesyonlar:Bilindiği gibi saldırganlık,dine ve dini kurallara karşı gelme yada uygunsuz cinsel yaşam,insanlar için yasak olan kurallardır.Bu yasaklarla ilgili obsesyonlar oldukça sık izlenir.

Tekrar ve simetriyle ilgili obsesyon ve kompulsiyonlar.:Kişi davranışlarını belli bir düzen ve simetri içinde yapar yada düşünceler benzer şekilde sıralanır.Doğaldır ki tüm bu seromoniler sonuçta kişinin davranışlarında bir yavaşlama vede zaman kaybına yol açacaktır.

Tedavi:Obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde antidepresanlar,anksiyolitikler,antipsikotikler,kognitif davranışçı terapi kullanılabilir.

Posttravmatik stres bozukluğu:Sıradışı önemli bir yaşam stresi ile oluşan anksiyetedir.Olay düşlerde ve uyanıkken düşüncelerde tekrar yaşanır.Tekrar yaşama,kaçınma ve aşırı uyarılmışlık semptomları bir aydan fazla sürer.Bir aydan az süren semptomları olan hastalarda uygun tanı akut stres bozukluğudur.

Disosiyatif Bozukluklar

Dissosiyatif bozuklukların temel işlev bozukluğu,bilincin bölünmez durumunun yitimidir;kişi,kişilik eksikliği veya kişiliğinden yada birden fazla kişiliğe sahip olmaktan kaynaklanan karmaşa hisseder.Dissosiyasyon travmaya karşı kendini savunma olarak ortaya çıkar.Dissosiyatif savunmalar travmadan kaçınmayı sağlarken ,aynı zamanda yaşamın geri kalan bölümünde travmanın yer edinmesindeki zorunlu işleyişide geciktirirler.( travma olasılığına karşı kendilerini korurlar)

Dissosiyatif amnezi:Dissosiyatif amnezide anahtar semptom,hastanın belleğinde depolanmış bilgilerin hatırlanamamasıdır.Unutulmuş bilgiler genellikle kişinin yaşamındaki stresli yada travmatik olaylarla ilgilidir.Amnezi dışında,dissosiatif amnezideki hastalar tamamıyla sağlam görünürler ve uygun işlevsellik gösterirler.

Dissosiyatif füg:Dissosiatif fügü olan hastalar,bildik evlerinden veya iş ortamlarından bedensel olarak uzaklaşırlar ve önceki önemli özellklerini (ad,aile,iş )anımsamazlar.Dissosiatif füg nadir görülür ve dissosiatif amnezide olduğu gibi en sık savaş sırasında,doğal afetlerden sonra ve yoğun iç çatışmalara (örneğin ,evlilik dışı ilişkiler) eşlik eden kişisel krizlerin sonucunda ortaya çıkar.

Dissosiyatif kimlik bozukluğu:Genellikle çoğul kişilik bozukluğu olarak bilinir,travmatik bir olaya ,genellikle çocukluk dönemi fiziksel veya cinsel kötüye kullanımına bağlıdır.Dissosiyatif kimlik bozukluğu olan kişiler iki veya daha fazla farklı kişiliğe sahiptir ve herbirinin tutum ve davranışları dominant kişilik tarafından belirlenir.

Depersonalizasyon bozukluğu:Depersonalizasyon bozukluğu olan hastalar,kendilerini mekanik,rüyada veya bedenlerinden ayrı olarak hissedebilirler.Hastalar semptomlarının gerçek dışı olduğunu anlarlar.

Psikomatik Bozukluklar

PSİKOSOMATİK HASTALIKLAR
Psikosomatik tıp zihin ve bedenin ve bunlar arasındaki ilişkinin bütünlüğünü vurgular.Genelde bütün hastalıkların gelişiminde psikolojik faktörlerin önemli olduğu kanısı vardır.Bu rolün hastalığın başlaması,ilerlemesi,şiddetlenmesi veya alevlenmesinde mi yoksa hastalığa öneğilim yada tepki mi olup olmadığı tartışmaya açıktır ve bozukluktan bozukluğa değişmektedir.Stresli bir yaşam olayı veya  durum –içsel veya dışsal,akut veya kronik-organizmanın yeterince yanıt veremeyeceği durumlar yaratır.Peptik ülser,kolit,,esansiyel hipertansiyon,migren,bronşiyal astma,nörodermatit psikosomatik hastalıklar arasındadır.Geleneksel olarak,psikoanaliz ve psikoterapi psikosomatik bozuklukların tedavisinde kullanılmıştır.Davranışı değiştirmede önerilen teknikler arasında kas gevşeme teknikleri,biofeedback,hipnoz,kontrollü nefes  alma,yoga ve masaj yer alır.Davranış tekniklerinin ve bilinen psikoterapi uygulamalarının amacı psikosomatik dengeyi düzenlemektir.

Uyku Bozuklukları

UYKU BOZUKLUKLARI
İnsomniaUykuyu başlatmak ve sürdürmekte güçlük olması durumudur.Geçici ve sürekli olabilir.Kısa insomnia dönemleri sıklıkla anksiyete ile ilişkilidir.Bazı bireylerde yas ,kayıp veya herhangi  bir yaşam değişikliği ile ilgili olabilir.Kalıcı insomnia daha yaygındır.Uykuyu sürdürmekten çok uykuya dalmakla ilgili bir durumdur.Sıklıkla somatize gerginlik ve anksiyete ile ilişkili şartlı yanıt nedeniyle oluşur.Uykuyu sürdürmekte güçlük depresyon,çevre değişiklikleri,sirkadiyen ritm bozukluğu,postravmatik stres bozukluğu,şizofreniyle ilişkili olabilir.
Hipersomnia
Aşırı uyku uyuma aşırı gündüz uykuluğu ile kendini gösterir.Depresyon,kaçınma reaksiyonları ,sirkadiyen ritm uyku bozukluğu başlıca psikiyatrik ve çevresel nedenleri arasındadır.
Parasomnia
Uyku sırasında aniden ortaya çıkan veya uyku-uyanıklık eşiğinde oluşan alışılmadık ve istenmeyen durumdur.Kabus bozukluğu,uykuda korku bozukluğu,uyurgezerlik,bruksizm(diş sıkma),uykuda konuşma,uyku felci,uykuyla ilişkili kafa sıçramaları.
Uyku-uyanıklıksirkadiyen ritm bozukluğu
Uykunun istenilen sirkadiyen periyoddan sapmasını içerir.Yaygın semptom hastanın istenilen zamanda uyuyamaması ve başka bir dönemde uyumasıdır.

Yeme Bozuklukları

YEME BOZUKLUKLARI

Yeme Bozuklukları anoreksiya nervoza , bulimiya nervoza ve son yıllarda tanımlanan tıkınırcasına yeme bozukluğu gibi psikiyatrik hastalıkların içinde yer aldığı bir tanı grubudur. Bu hastalıklar ruhsal kaynaklıdır ve bedensel belirtiler ön planda gibi görünse de ciddi ruhsal sorunlarla birliktedir.

Anoreksiya nervoza
Anoreksiya nervoza fizyolojik,davranışsal psikolojik değişiklikler gösteren,patolojik bir şişmanlık korkusu,beden imgesinde önemli bozukluklar,bitip tükenmeyen bir zayıflama isteğiyle belirli bir hastalıktır.Bu hastalar kilo vermek için her yolu denerler.Kilo alma konusunda aşırı korku gösterirler.Ağır diyet programları uygularlar.Aşırı egzersiz ve spor yaparlar.Bazı olgularda bulimik dönemlerle anoreksi dönemleri nöbetleşe değişebilir.  Ara sıra kontrol kaybederek tıkınırcasına yemek yer ve ardından bu yediklerini kusarak çıkarır. Hastalar aldıkları besinlerin kilo yapıcı etkisini azaltmak için laksatif (ishal yapıcı) , diüretik (su atıcı) gibi ilaçlara da baş vurabilirler. Sonuçta hasta, sağlığını tehdit edecek ölçüde zayıflamıştır.

Bulimiya nervoza
Bulimiya nervoza epizodik,kontrolsüz,çok fazla yiyeceği kısa sürede tüketme ile belirli bir hastalıktır.Hasta yine zayıf bir beden sahip olmak istediği için anoreksiya nervozadaki gibi yediklerini dışarı atmak, kalori yapıcı etkilerini gidermek için çeşitli yollara başvurur. Ancak bu tabloda farklı olarak hasta hafif kilolu ya da normal beden ağırlığındadır.Yüksek karbonhidratlı yiyecekler ve yağlar sık olarak tüketilen yiyeceklerdir.Gıdanın satın alınması ve yenmesi genellikle gizli olarak yapılır.Yerken trans benzeri bir duruma girme olasıdır.Aşırı yeme sırasında açlığının farkında olamazlar.Doyunca da yemeyi durduramazlar.Olgularda özel yüz görünümü vardır.Parotis,submaksiller ve submandibüler bezler şişer.Diş ve mine tabakasında erozyon olur.Bazı olgularda parmak atarak kusma sık olmakla birlikte tanı için zorunlu değildir.Bazı olgular aşırı yemenin ardından uzun süre aç kalarak veya egzersiz yaparak normal kilolarını korumaya çalışabilirler .Kusturucu ilaç,laksatif,diüretik kullanımı sık görülür.Tedavi arayanlarda depresif belirtiler sıktır

Yme bozukluklarının sıklığı;genç kızlarda anoreksiya nervozanın binde bir, bulimiya nervozanın  yüzde bir  olduğu bildirilmektedir. Erkeklerde seyrektir. Klinik örneklerde erkek kadın oranı,1/10 dur.

 Yeme bozukluklarının nedenleri
Yeme bozuklukları için özgün bir neden bilinmemektedir. Anoreksiya nervozanın başlangıç yaşı göz önüne alınırsa hastalığı ergenlik değişimleri ve bu değişimlere uyum sağlamaktaki yetersizlikle açıklamak uygun gelebilir. Yine bu hastalıkların belirgin bir şekilde kadınlarda daha çok görülmesi hastalığın gelişiminde kadınlık psikolojisinin önemini vurgulamaktadır. Sosyal değişimler de özellikle bulimiya nervozanın gelişiminde rol oynamaktadır.

Obesite
Şişmanlık genel  olarak  kendi boy ve cinsine göre normal kilonun %20 kadar fazlasına sahip olma olarak tanımlanmaktadır.Bazı olgularda psikolojik nedenlerin önemli olduğu görülmektedir.Fiziksel aktivite eksikliği şişmanlığa eğilimi artırabilir.
Obez olguların bir alt grubunda duygusal kökenli aşırı yeme söz konusudur.Şişman olan olguların %10 kadarı genellikle kadın olmak üzere sabah anoreksi ve akşam uykusuzlukla birlikte aşırı yeme davranışı gösterirler.Bu davranışlar genelde stres etkenleriyle ilişkili olup etken ortadan kalkınca bu davranışta ortadan kalkar.Bu olguların küçük bir grubuda tıkınırcasına yer,beden imgeleriyle ilgili ciddi bozukluk vardır.Yemeklerini daha az çiğnerler,daha hızlı yerler,doyduğunu anlamazlar.
Genetik etmenler şişmanlıkta önemli olabilir.Şişmanlığın organik nedenleri arasında bazı nadir genetik sendromlar ve hipotiroidi de sayılabilir.
Bazı olgularda depresyon ve anksiyete sık izlenmektedir.Duygusal  sorunları olan şişmanlar diyete tabi tutulduklarında anksiyete ve depresyonda artış göstermektedir.
Tedavide öncelikle diet önemlidir.Bunun yeterli olmadığı olgularda diğer yöntemler gereklidir.Diğer yöntemlere ek olarak egzersiz önerilmektedir.Antidepresanlar aşırı yeme davranışını kontrol edebilir.
Barsak cerrahisi yalnızca ağır şişman olgularda önerilmektedir.
Davranışçı yöntemle yeme davranışı kontrol edilebilir.Bu yaklaşım daha çok olumsuz davranışları olumlu davranışlarla değiştirme, olumlu yeme tutumları geliştirme, etkinlik becerisi kazandırmaya odaklı davranışçı girişimleri içerir. Bunun için özellikle bu davranışları belirleyen çevreyi düzenlemek oldukça önemli bir süreçtir. Yeme alışkanlıklarının ve fiziksel etkinliğin farkında olmak, sorunlu yeme ve etkinlik davranışlarını görünür kılmak, aşırı yemeyi ortaya çıkaran ya da kolaylaştıran ortamları ve durumları saptamak, özellikle davranış değişikliklerini küçük adımlarla yapmak, bu değişiklik olumlu sonuç verdiğinde yeni değişikliği gündeme getirmek önemlidir. Yeme düzenini gözden geçirme, hareketsiz yaşantıyı değiştirme (özellikle TV izleme) ve aktivite seviyesini arttırmaya yönelik eğitimler başta gelmektedir.  Bunun yanında koruyucu ve önleyici yaklaşımlar da tedavide dikkat edilmesi gereken diğer önemli hedefler olmalıdır.

Dürtü Kontrol Bozuklukları

Dürtü kontrol bozuklukları aşağıdaki şekilde sınıflandırılmaktadır.
1-Patolojik kumar
2-Kleptomani (patolojik çalma)
3-Piromani (kompulsif yangın çıkarma)
4-Trikotillomani (kompulsif saç yolma)
5-Aralıklı patlayıcı bozukluk
6-Baş türlü adlandırlamayan dürtü kontrol bozukluğu:  Omiomani (kompulsif satın alma),dromomania (kompulsif dolaşma ve uzaklaşma)
Dürtüsel davranışlar,yemek yeme,alkol ve madde alımı ve cinsellikle ilgili olabilir.
Bu bozuklukları diğer bozukluklardan ayıran temel nitelikler,bir dürtü,istek veya başkaları için zararlı olabilecek bir eylemi yapma isteğini durduramama,yapmak zorunda hissetme,belirtilerin kompulsif oluşu,alışkanlık haline gelmesi ve karşı konulamaz bir nitelik taşımasıdır.Kişi bu eyleminin yalnış olduğunun farkındadır.Eylem öncesinde artan bir gerginlik yaşanır.Eylemin gerçekleşmesi ile gerilim azalır.Eylemle birlikte haz ve doyum yaşanır

Dürtü kontrol bozuklukları bazı durumlarda bağımlılığa ya da kompulsiyonlara benzer ve tedavide bu göz önünde tutularak ele alınması gerekir. Tedavide dürtü kontrolünü sağlayan ilaçlar ve psikoterapi kullanılır.

Somotoform Bozukluklar

SOMATOFORM BOZUKLUKLAR
Somatoform bozukluklar uygun bir değerlendirme ile açıklanamayan fiziksel semptomları (örneğin,ağrı,bulantı,dizzines gibi) içeren bozukluklar grubudur..Somatik yakınmalar hastanın sosyal ve mesleki uyum yeteneğini bozacak kadar ciddidir.
Somatizasyon bozukluğu:Somatizasyon bozukluğu olan hastaların uzun süren bir çok somatik yakınması komplike olmuş tıbbi öyküleri vardır.En çok rastlanılan semptomlar bulantı-kusma (gebelik dışında),yutma güçlüğü,kol ve bacaklarda ağrı,egzersiz ile ilişkisiz nefes darlığı,unutkanlık,gebelik ve menstruasyon komplikasyonlarıdır.Hastanın yaşamının büyük kısmında hastalıklı olduğu inancı da yaygındır.Psikolojik gerginlik ve kişiler arası sorunlar belirgindir,anksiyete ve depresyon en sık ortaya çıkan psikiyatrik durumlardır.İntihar tehditleri sıktır fakat nadiren gerçekleştirirler.Kronik ve sıklıkla işlev kaybına yol açan bir bozukluktur.Tanımı gereği semptomlar 30 yaşından önce başlamalı ve yıllarca sürmelidir.
Konversiyon bozukluğu:Konversiyon bozukluğu bilinen bir nörolojik veya tıbbi hastalıkla açıklanamayan bir veya daha fazla nörolojik semptomun(örn:paralizi,körlük,uyuşmalar)bir arada olmasıyla karakterize bir bozukluk olarak tanımlanır.Belirtilerin başlangıcı veya alevlenmesi psikolojik etkenlerle ilişkili olmalıdır.Felçler körlük,mutizm(konuşmama) en sık görülen belirtileri arasındadır.
Hipokondriazis (Hastalık hastalığı):Hipokondriazis ,bilinen tıbbi bir nedeni bulunamayan ciddi bir hastalığı olduğuna dair korku ve aşırı uğraşma ile giden ,hastanın gerçek dışı fiziksel semptomlarını veya hislerini yanlış çarpıtmasından kaynaklanır.Hastanın uğraşları onu aşırı derecede huzursuz eder ve onun kişisel ,sosyal ve mesleksel işlevselliğini bozar.Hipokondriak hastalar henüz saptanmamış ciddi bir rahatsızlıkları olduğuna inanırlar ve ikna edilemezler.Negatif laboratuvar sonuçlarına ,ileri sürülen hastalığın zaman içinde iyi seyrine ve hekim tarafından verilen güvencelere rağmen hastalık kanısı devam eder.Depresif ve anksiyete bozukluğu eşlik edebilir.
Beden dismorfik bozukluğu:
Hayali bedensel bir kusur ile (örn biçimsiz bir burun) uğraşma veya çok ufak kusurların çarpıtılıp abartılmasıdır.Böyle bir endişenin bozukluk olarak kabul edilebilmesi için kişide belirgin sıkıntıya sosyal ve mesleki yaşamda bozukluğa neden olması gerekir.
Ağrı bozukluğu:Psikiyatrik olmayan tıbbi veya nörolojik bir nedenle tam olarak açıklanamayan ,bir veya daha fazla yerdeki ağrıdır.Ağrı belirtileri duygusal sıkıntı ve işlevsellikte bozulma ile ilişkilidir ve bozukluğun psikolojik etkenlerle nedensel ilişkisi vardır.Ağrı bozukluğu olan hastalar bel ağrısı,başağrısı,atipik yüz ağrısı ve kronik pelvik ağrı gibi çeşitli ağrılarla ilişkili bir durum oluştururlar.Hastaların sıklıkla uzun bir tıbbi ve cerrahi girişim birçok doktorlara başvuru ve birçok ilaç kullanımı öyküsü vardır.

Mobbing

MOBBİNG (YILDIRMA)

Mobbing sözcüğü psikolojik şiddet,saldırma yıldırma,rahatsız etme anlamına gelmektedir.İş yerlerinde genellikle çalışanlar yöneticilerden daha fazla yıldırmaya maruz kalırlar.Çalışkan ,becerikli,yaratıcı kişilerin yıldırmaya maruz kalma  olasılığı daha fazladır.
Yıldırmanın süresi ve şiddetine bağlı olarak birçok ruhsal hastalık görülebilir.Depresyon ,anksiyete bozuklukları,uyum bozukluğu,davranış bozuklukları,posttravmatik stres bozukluğu gelişebilir.
Yıldırma kurbanları yeni iş arama,yardım alma,adli sürece başvurma ve özgüvenlerini artırma konusunda desteklenmelidir.

Mobbingi önleme yöntemleri ;çalışma ortamında alt üst ilişkisinin ezen ezilen ilişkisine dönüşmeyecek şekilde düzenlenmesi
Ekip çalışmasının benimsenmesi,demokratik ve dayanışmaya dayalı iş bölümünün yapılması,
Bireylerin yargılanmadan fikirlerini özgürce ifade edeceği ortamın yaratılması
Çalışma saatlerinin ayarlanması uzun mesailerin engellenmesi
Hukuksal olarak gerekli mücadelenin kolaylaştırılması

Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu

DHEB (dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ) çocukluk döneminde başlayan etkisi tüm yaşama yayılabilen süregen bir nöropsikolojik bozukluktur.DHEB   dikkatini verememe ve dürtüsellik/hiperaktivite belirtileriyle karakterizedir ve çocukluk çağında başlar.
DHEB çocuk ve ergenlerdeki morbidite ve yeti kaybı bakımından majör klinik ve halk sağlığı problemlerinden biridir.Okul çağındaki çocuklarn en az %5’ini etkilediği düşünülmektedir.
Genelde bozukluk ,ilkokul döneminde çocuğun okula uyumunun aksamasıyla teşhis edilir.Klinik olarak özellikle dikkat eksikliği ve ataklık belirtileri hayat boyu sürmektedir.Genellikle ergenlik döneminin sonuna doğru (20 yaş) belirtiler azalmakta yada sönmekte yada bu yaştan sonra biçim değiştirmektedir.Olguların %15-20 kadarında ise belirtiler erişkinlikte de devam devam etmekte,bu olgularda davranış sorunları ve antisosyal kişilik bozukluğu gelişme riskide artmaktadır.Yaşam boyu devam eden dikkat eksikliği ,hiperaktivite,dürtüsellikte erişkin DEHB düşünülebilir.Yine dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ile davranım bozukluğunun birarada bulunduğu durumlarda erişkinlik döneminde madde bağımlılığı gelişme riski artmaktadır.DHEB iş ve aile yaşantısındada sorunlara neden olmakta,tüm aile bireylerini etkileyen sorunlara neden olmaktadır.Ancak bu seyir ve riskler zamanında uygulanan başarılı tedaviler ile giderilmekte yada en az düzeye  indirilmektedir.
Tedavisi çocukluk dönemiyle aynıdır.İlaç tedavileri ve psikoterapi  uygulanacak tedavilerdir.
Hastaların %80’den fazlası ilaç tedavisine çok iyi yanıt verir.Tedavide uyarıcılar,antidepresanlar,antihistaminikler,nöroleptikler,sedatifler kullanılabilir.

Sınav Kaygısı

SINAV KAYGISI
Sınav kaygısı ;sınav öncesinde öğrenilen bilgilerin sınav esnasında etkin bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine neden olan yoğun kaygı olarak adlandırılır.
Bireyin sınava yüklediği anlamlar,sınav sonrası başarı hedefleri,sınavla ilgili varsayımlar nedenleri arasında gösterilebilir.
Endişe sıkıntı,başarısızlık korkusu,çalışmaya isteksizlik,mide bağırsak rahatsızlıkları,çarpıntı,titreme,terleme,ağız kuruluğu,uyku bozuklukları sık görülen belirtilerindendir.
Kendine olan güven azalabilir,dikkat ve konsantrasyon sorunları ,ders çalışamama ortaya çıkabilir.
Öğrencinin başarısı düşüşe neden olur,çok çalışmasına rağmen yeterli başarıyı gösteremez.
Gerçekçi olmayan düşünce biçimleri sınav kaygısının oluşmasında önemlidir.Anksiyeteye eğilimli kişiler, mükemmeliyetçi,rekabetçi kişilerde daha sık görülür.Sosyal çevrenin beklentileri ve baskısıda önemlidir.
Ruhsal bozukluk olarak depresyon,yaygın anksiyete bozukluğu ,kaygıyla başa çıkmak için madde yada uygun olmayan ilaçlar ve alkol kullanımının mevcudiyeti ve davranış bozukluklarında psikiyatrik destek gerekir.

START TYPING AND PRESS ENTER TO SEARCH