OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK

 

Obsesyon (saplantı) sözcüğü Latince de kuşatma anlamına gelen obsidere sözcüğünden gelmektedir. İstemsiz, yineleyici, ısrarlı, zorlayıcı düşünce ,dürtü yada düşlemleri tanımlar.

Kompulsiyon (zorlantı) ise görünüşte bir amaca yönelik kesin kuralları olan yineleyici davranışlardır. Bunlar genellikle saplantılı düşünceleri etkisizleştirmek yada kovmak için yapılır.

Kişi saplantılara ve zorlantılara direnmeye çalışsa da çoğu zaman bunu başaramaz ve bunlardan kurtulamaz. Bir obsesif düşüncenin yerine bir diğer düşünce yada bir törensel eylemin yerine bir diğerinin gelişmesi hastalığın temel özelliğidir.

Obsesyon ve kompulsiyonlar insanlık tarihi kadar eskidir. Kutsal kitaplarda İ.Ö 11.inci yüzyılın ikinci yarısında İsrail’in ilk kralı olan Saul ‘un şeytandan gelen zararlı düşüncelere yakalandığı yer almaktadır. Orta çağda da obsesyonları olan kişileri şeytanın ele geçirdiği düşünülüp , bunlar büyü yada işkence ile düşüncelerinden arındırılmaya çalışılmıştır.

Genelde merak edilen her takıntı obsesyon mudur?

Obsesif düşünceler ve kompulsif davranışlar gündelik yaşamımızın bir parçasıdır. Zaman zaman kapıyı kapatıp kapatmadığımızı denetler ,bankada verilen parayı bir kez daha sayar yada geçen hafta yaşadığımız korkutucu olayı düşünmeden edemeyiz. Bunlar düşüncelerimiz ve davranışlarımız arasındaki normal geri bildirimin ve denetim halkasının bir parçasıdır. Bazı itikatlar ,uğurlu, uğursuz,renkler çoğu kişinin kültürel özelliklerinin bir parçası olarak bazı inanışları, davranışları, uğurlu sayılar yada uğursuz saydığı sayı ve renkleri olabilir .Merdiven altından geçmemek, çocukların üstünden atlayıp geçmemek, evden sağ ayakla çıkmak ,yatağın sol tarafından kalkmamak gibi. Ancak bu düşünceler ve davranışlar, inanışlar kişinin iş ve toplumsal ilişkilerini etkileyecek denli yoğun ve sık olduğunda obsesif kompulsif bozukluk tanısı söz konusudur.

 

Toplumdaki sıklığı 100 kişiden 2-3 ünde görülmektedir. Obsesif kompulsif bozukluk çocukluk ,ergenlik yada genç erişkinlikte başlayan ve sinsi giden bir bozukluktur. Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülmektedir.

Günümüzde obsesif kompulsif bozukluk görülme oranının yüksek olmasına rağmen tedaviye başvuru oranının düşük olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni hastaların anlaşılmayacağı yada eleştirilecekleri ,dalga geçileceği düşüncesiyle utandıkları için belirtileri gizlemesi ,iş ve sosyal yaşamlarını etkilemediği sürece hekime başvurunun geciktirilmesiyle ilişkili olabilir. Nedenleri arasında biyolojik, genetik faktörler, çocukluk çağı travmaları (cinsel istismar), kişilik özellikleri   sayılabilir

Bozukluk genellikle sinsi başlamaktadır. Hastaların % 25 ‘inde başlangıçta  doğum ,yeni bir işe girme yada iş kaybı ,aileden birinin ölümü gibi tetikleyici bir yaşam olayı olduğu belirlenmiştir.

Belirti yelpazesi çok geniştir. Obsesif kompulsif bozuklukta temizlik, şüphe ,saldırganlık, dini içerikli ,cinsellikle ilişkili, metafizik konularında takıntılı tekrarlayıcı düşünceler görülebilir. Bu düşünceler çok rahatsızlık verdiği için ,ortaya çıkan huzursuzluk hissini yok etmek için tekrarlayan davranışlar geliştirilebilir.

Obsesif kompulsif bozukluk günlük yaşam etkinliklerini ciddi olarak kısıtlayabilen ,aile ,meslek ve sosyal yaşamda önemli işlev kayıplarına yol açan ,yaşam kalitesini düşüren bir hastalıktır. Kronikleşme, yani müzmin hale gelme olasılığının yüksek olması tedavinin önemini artırmaktadır. Bu nedenle hastalık belirtilerinin başlangıcında tedaviye başvuru önemlidir. Tedavisinde biyolojik tedaviler (ilaç tedavisi) ve kognitif davranışçı psikoterapiler kullanılmakta ve çok iyi sonuçlar alınmaktadır. Önemli olan nokta takıntıların sizin bir özelliğiniz olmadığı gibi rahatsızlıkla da ilgili olabileceği gerçeğidir. Öncelikle hayatınızın nasıl etkilendiğini düşünmelisiniz ve profesyonel yardım almakta gecikmemelisiniz.

 

Psikiyatri uzmanı Dr.Hayriye Pervin Karakaş

www.psikiyatri-terapi.com

 

 

 

 

About the Author :

Leave a Comment

START TYPING AND PRESS ENTER TO SEARCH